Gezi eylemlerinin ‘çapulcularından‘
biriydi Levent Üzümcü. Pek çok insan yüzüne televizyondan ya da sahnelerden
aşina olsa da pek çokları için Üzümcü’yü eylemlerin göbeğinde görmek şaşırtıcı
değildi. Tabiri caizse o, mütemadiyen direnenlerdendi çünkü.
Bu yüzden ‘ateist‘
de oldu kimilerinin gözünde, ‘terörist‘ de… Bu tarz isimler takılmasını
da kabul edemiyor bu arada Levent Üzümcü. Haklı olarak bir ülkenin başbakanının
yurttaşlara nasıl sıfat takabileceğini sorguluyor.
Yeni filminin
hazırlıkları için Yunanistan’a gitmeden önce konuştuğumuz Levent Üzümcü, Gezi
direnişinin yıldönümünde burada olamamaktan hayıflanıyordu bir parça. “Bu
ülkenin demokrasi tarihindeki en önemli eylem” dediği Gezi’yi, kendisine
isim takan ‘karşı mahalleyi‘ ve Gezi’nin birleştirdiklerini konuştuk
Üzümcü’yle…
Bir yılı tamamen
geride bırakmışken, Gezi algısı hakkında ne söyleyebilirsiniz? Gezi’yi biz
nasıl anıyoruz, ‘karşı mahalle’ nasıl anıyor?
Gezi, iyi niyetli
bir olaydı. Bunun bazı kesimler, özellikle de bu rejimi dayatan partinin
yandaşları tarafından kötü niyetli olarak algılanması çok problemli. Sürekli bu
yönde çalışmaların yapıldığını gördük zaten dikkat ederseniz. İsim takmalar,
durumu aşağılamaya çalışmalar, Gezi’ye giden insanların daha kötü bir Türkiye
istediğini söylemeleri, onların parayla satın alınmış oldukları, hatta vatan
haini oldukları gibi bir takım argümanlarla çıkıyorlar karşımıza.
Vatan haini olan
insanlar parkı işgal etmez, vatan haini olan insanlar kendilerini belli etmez;
ama vatan haini olan insanlar el altından vatanlarının yok olması için
ellerinden geleni yaparlar. Oradaki insanlar vatanına sahip çıkan insanlardı.
Demek ki burada
asıl problem o insanları oraya çıkartanlarda, insanların oraya çıkmasına neden
olan kuvvetlerde. Onların önce dönüp kendilerine bakması gerekiyor.
‘Gezi, krizi
yönetememenin kanıtı oldu’
Bir çeşit
Gezi’den önce ve Gezi’den sonra ayrımı yapabiliriz yani…
Tabii ki Gezi’den
önce ve Gezi’den sonra denilebilir yaşadığımız durum için. Başka türlü
tanımlanması mümkün değil, çünkü Gezi’nin kendini tek mutlak lider, Türkiye’nin
mutlak gerçeği zanneden insanların da ayılmasına sebep olduğunu göz ardı
edemeyiz. Bu insanlar Gezi’yle ayıldı.
Bu insanların
ayılmasının yanı sıra bazıları da ne kadar ‘bayılmış olduklarını‘ fark
etti! Yine Gezi’yle birlikte bu ülkenin kutuplaşması ve bunun kimin tarafından
yapıldığı da daha çok ortaya çıktı.
Buradaki insanların
hiçbiri kötü bir ülke dileğinde değillerdi; aksine daha iyi, çağdaş ve daha
özgür bir ülke istiyorlardı. Ama bu insanlara bunun karşılığında isimler
takılıyor, vatan haini ilan ediliyor. Bir krizi yönetememenin, yönetebilecek
bir yapıya sahip olunmadığının da kanıtı oldu Gezi.
Nasıl hepinizin
cumhurbaşkanı olacağım dersin?
Levent Üzümcü,
Gezi eylemleri sırasında parktan ayrılmayan isimlerdendi.
“Kendini
Türkiye’nin tek mutlak gerçeği zannedenler ayıldı” dediniz. ‘Muktedir’ olarak
tanımlayabileceğimiz Tayyip Erdoğan’ın imajını ciddi anlamda sarsan bir olaydı
Gezi. Belki de ilk defaya mahsus kamusal alanda böylesi ciddi bir imaj erozyonu
yaşadı hem yurt içinde hem de yurt dışında.
Aynen öyle. Zaten
kariyer dediğin şey, bizim kariyerden anladığımız şey başarılarla yoğrulup,
yapılan işlerin ne kadar kaliteli olduğuyla ölçülebilecek bir şeydir.
Şimdi bakın,
sürekli bazı argümanlar öne sürülüyor. Müthiş bir dezenformasyon oldu,
dezenformasyonun şahı yaşandı. İnsanlar yapmadıkları şeylerle suçlandı. Bu çok
acıydı. Düpedüz insanların gözlerinin içine baka baka yalanlar söylendi.
Kendi halklarına
kendi yandaşlarına o insanları kandırmak için taammüden yalan söylediler. Bu
yalanlar ortaya çıkarıldı ancak bunları dahi kabul etmediler. En tahammül
edilmezi buydu. Bu yalanlarla Gezi direnişinin asıl nedeni görmezden gelinmeye
çalışıldı.
Mümkün olabilir mi
böyle bir şey? Kendi ülkenin vatandaşlarına sen bir başbakan olarak nasıl isim
takarsın? Nasıl o zaman ben hepinizin başbakanıyım dersin? Nasıl hepinizin
cumhurbaşkanı olacağım dersin? Şu an bu ülkede bu partiye oy atmamış ve bu
partinin yaptıklarından hiç hoşlanmayan yüzde 57’lik bir kesim var. Bir ülkenin
demokrasisi için çok önemli bir rakamdır bu. Bu yüzde 57 “O, yönetse de
olur, yönetmese de olur” demiyor ki. Bu yüzde 57 bu insanın
yönetmesini kesinlikle istemiyor.
“Gezi bir
kazanımdı” cümlesini rahatlıkla kurabilir misiniz o halde bu algının oluşması
ve yerleşmesine baktığınızda?
Kesinlikle
söylerim. Bu ülkenin demokrasi tarihindeki en önemli eylemdir Gezi. 1923
Cumhuriyet Türkiyesi’nin kuruluşundan bu yana böylesi bir kitle eylemi
yaşanmadı Türkiye’de. Bütün dilleri kapsayan, insanların bir bayrak altında toplandığı,
gerçekten barışçıl olan bir eylemdi.
İnsanlar
taammüden yanlış yönlendiriliyor
Yüzde 57 diyoruz
ama bir de ezelden beri birbirine düşman yaşayan kesimler var Türkiye’de. Gezi
onları bir araya getirebildi en azından direnme noktasında, peki ya sonrası?
Haklısın, bir yere
kadar insanlar birbirlerini fark ettiler; Gezi, birliktelik sağladı farklı
kesimler arasında.
Ama benim asıl
üzerinde durduğum şey şu ki insanların birbirini fark etmesinden daha kötü bir
şey var. AKP’li olan tayfa da kemikleşmeye başlıyor. Olayla ilgili hiçbir çözüm
bulamadığı için kemikleşmeye başlıyor. Bu bence üzerinde durulması gereken çok
tehlikeli bir şey. AKP’li olan insanların yavaş yavaş Türk siyasetini AKP’den
ibaret saymaları, AKP’yi Türk siyasetinin tek doğrusu görüp, geri kalan
herkesin ve her türlü partinin bu vatanın haini oldukları görüşüne kapılmış
olmaları. Biz bunu aşamıyoruz, bunu çözemiyoruz bir türlü.
İnsanlar taammüden
yanlış yönlendiriliyor. AKP seçmeni olayları tarafsız kaynaklardan öğrenemediği
için olaylara tarafsız yorum da yapamıyor ve ne duysa ona inanıyor.
Son olarak, ne
kadar cesaretlendirse de iktidar baskısı ve korkusu yaşayan kesimler oldu. Siz
kendi adınıza böyle bir hisse kapıldınız mı?
Bu insanların
korkuyu hissettirebilmeleri sizin korku eşiklerinizle alakalı bir şey. Kimlerle
korkuyu estirdiğine baktığında bu insanların gerçekten ne kadar korkak insanlar
olduklarını yıllardır tiyatro işiyle uğraşan bir oyuncu olarak ben
görebiliyorum. Çünkü benim işim bir anlamda bu insanların hayatlarını tiyatro
sahnesinde oynamak aynı zamanda. Bu durum turnusol kağıdı işlevi görür, hemen
anlayıverirsin. Onun için ne onların yandaşlarından, ne o partilere körü körüne
inanmış insanlardan, onların fanatiklerinden ne de başka gruplardan herhangi
bir korku duymuyorum.
Ama şunu da net
belirtmeliyim ki, korku duyan insanlara da saygım var. Çünkü herkesten aynı
korku eşiğini bekleyemezsin. İnsanların korkularına da saygım oluştu benim Gezi
direnişinden sonra. Çünkü insanlık hali bu.
Röprataj: Semin
Sezerer / Diken.com.tr
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder